TÜRKİYE’DE Kİ YAHUDİ-İSRAİL KARŞITLIĞININ KÖKENLERİ - 1

 Tarih ve siyasi tarih okumalarına meraklı herkes bu külliyat içerisinde mutlaka bir yerlerde Yahudi ve İsrail karşıtlığına rastlamıştır. Tarihinde ırkçılık olmayan bir milletin kimi zaman anti semitizme varan çalışmalarla karşılaşması oldukça şaşırtıcı bir çelişkiydi. Oysa gerçek anlamda tarihi öğrenmek isteyen ve farklı kaynaklara başvuranlar asıl Yahudi karşıtlığının Hıristiyan teolojisinde olduğunu bildikleri gibi Türkler ve Yahudilerin tarihin bazı evrelerinde akrabalık bağları tesis ettiklerini hatta kültürel bazı konularda ortak olduklarını öğrenmeleri kaçınılmaz son olmuştur. Aslında Türk kamuoyuna sistemli Yahudi karşıtlığı eski bir subay olan ve birçok kitap yayımlayan Cevat Rıfat Atilhan tarafından sokulmuştur. Atilhan’ın yazdığı kitaplar ve kurduğu siyasi parti bütünüyle Yahudileri hedef almaktaydı. Atilhan yazdığı siyasi tarih metinlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini de kabul etmeyen, eleştiren ve Yahudi komplosu gören tavrıyla aslında kendisinden sonraki farklı ekolleri de besleyecektir.

Atilhan’a göre Lozan acı bir mağlubiyettir ve ikinci bir Sevr olmuştur. İsmet Paşa başkanlığındaki heyete danışman olarak katılan Hayim Nahum, Londra’da Lord Curzon ile gerçekleştirdikleri izli görüşmede bazı maddeleri Türklerle anlaşmanın ön şartı olarak belirlemişlerdi:

1.Hilafeti lağvedin,

2.Hanedanı çıkarın

3.Bütün mallarına el koyun 4.Laiklik prensiplerini kabul edin.

Böylelikle günümüze kadar ulaşan Lozan mağlubiyettir tartışmaları ve devrimlerin ana dinamiğinin İngiliz destekli olduğu savının neredeyse ilk argümanı Atilhan’ın eserlerinde karşımıza çıkmaktadır.

Atilhan’a göre Yahudiler hangi dine girseler de hangi ismi alsalar da her daim Yahudi olarak kalacaklardır. Bu noktada Yahudiliğin sanki değiştirilemeyecek bir günah/kötülük olduğu algısı işlenmektedir. Bu algının daha geniş boyutuna göre zaten bir Yahudi ne kadar iyi olursa olsun, İnsanlık ailesinin çok dışında bir mahlukla eşdeğer görülmektedir. Türkiye’de ki anti semitik anlayışı besleyen alışkanlığın kültürel motiflerinden birisi bu görüştür. Atilhan’ın kitaplarında Yahudilere karşı takındığı tavır oldukça acımasız olacaktır:

‘’Tevrat'ın yerini almak için en az bin yıl Filistin ve Babil Şeytanat medreselerinde muntazam bir şekilde çalışan yüzlerce Yahudi âliminin meydana getirdikleri bir mahsuldür. Talmud, Kuran gibi insan cemiyetlerini bir iman halkası içinde ve kardeşlik hisleriyle dünyanın sulh ve terakkisine davet değil, aksine olarak Dünya Hâkimiyeti ve insanları köleleştirmek gayesine hizmet eder.’’

‘’Hakiki Yahudi’nin benliği ve insanî kıymeti yoktur. Bir Yahudi diğer ırktan olan insanlardan daha hayvan ve daha şehvetlidir.’’

‘’Yahudi, gayri kabil-i ıslahtır ve o, bunu üç bin senedir ispat etmiş bulunuyor. Meşhur filozof Fighte şu sözleri söylemekte pek haklıdır: ‘Onlara medeni hak verebilmek için bir tek çare


görüyorum. Bir gece içinde hepsinin başını kesmek ve içinde Yahudi idesi yaşamayan yeni birer baş geçirmek.’’ Kurduğu İslam Demokrat Parti’nin maddelerinde Masonluğu Yahudilikle eş tutarak düşüncelerini siyasi sahneye taşıyabilmiştir. Atilhan’ın Katolik bazı Ermenilerin çevirilerinden faydalanarak yayımladığı kitaplar bu çeviriye uygun olarak dönemim Yahudi karşıtı Hıristiyan Dünyası’ndan izler taşımaktadır. Daha sonradan yayımlayacağı eserde yine eski bir subay olan Ziya Uygur aynı geleneği devam ettirmiştir. 1970’lerden itibaren Türk bağımsızlık anlayışını baskılayabilmenin en önemli yöntemlerinden birisi kurgulanmış tarih anlayışıydı ve bu yanlış anlayışın içerisinde hedef alınan İsrail özel bir yere sahip bulunmaktaydı. Sonraki yıllarda ‘’İsrail’in Deşifresi’’ gibi kitaplar aslında entelektüel içeriklerden ziyade yükselen İsrail karşıtlığını fırsata çevirerek pastadan pay kapmaya uygun cazip pazarlama seçenekleri olarak piyasaya sürülmüştür. 

Görüldüğü gibi Türkiye’de ki Cumhuriyet tartışması hatta karşıtlığı düşünsel olarak Atilhan ile başlamıştır. Bu düşünce zaman içerisinde Cumhuriyet eşittir masonlar ve Yahudiler biçiminde yorumlanmıştı. 

İsrail’e ve Yahudilere küfretmek bugüne kadar Türkiye’ye ne kazandırdı? Atilhan’ın kişisel gerekçelerle başlattığı ekolün Evanjelis damar tarafından yeniden parlatılmasıyla yükselen İsrail düşmanlığı Türkiye’nin dış politikada zora girmesini beraberinde getirmiştir. 

Biz Türkiye ve İsrail’in ortak tarihi değerleri olduğuna inanan idealist kişiler olarak antisemitizmle mücadele etmeye ve Hazar’ın çocuklarını birbirlerine yakınlaştırma çabalarına devam edeceğiz. 

Yorumlar